26.09.2019

Su Kirliliği

Akademik

Yer yüzündeki sular, güneşin sağladığı enerji ile sürekli bir döngü içinde bulunur. İnsanlar, ihtiyaçları için, suyu bu döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye iade ederler. Bu süreç sırasında suya karışan maddeler, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek “su kirliliği” olarak adlandırılan durum ortaya çıkar. Su kirlenmesi, su kaynağının fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde olur.

Yeryüzünü saran ve okyanuslarda, denizlerde, göllerde, akarsularda ve yer altı sularında bulunan sularla atmosferdeki su buharının tümüne hidrosfer (su küre) adı verilir. Yeryüzündeki sular, güneş enerjisi etkisi ile sürekli bir dolaşım içinde bulunur. Yeryüzünden buharlaşarak atmosfere çıkan sular yoğunlaşarak tekrar yeryüzüne dönerler. Bu dolaşıma "Hidrolojik devre" denir. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek ve ekonomik ihtiyaçlarını giderebilmek için suyu bu dolaşımdan alır, kullandıktan sonra yine aynı dolaşıma iade ederler. Bu olaylar sırasında suya karışan maddeler suların fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak özelliklerinin değişmelerine neden olurlar. Su kirliliği olarak adlandırılan bu özellik değişimleri, aynı zamanda sularda yaşayan çeşitli canlı varlıkları da etkiler. Böylece su kirlenmesi suya bağlı eko sistemlerin etkilenmesine, dengelerin bozulmasına ve giderek doğadaki tüm suların sahip oldukları kendi kendini temizleme kapasitesinin azalmasına veya yok olmasına yol açabilir.

Çevre kirlenmesi denilince genellikle hava, su ve toprağın kirlenmesi düşünülür. Bunlardan en kolay ve çabuk kirlenen kuşkusuz sudur. Çünkü her kirlenen şey genelde su ile yıkanarak temizlenir, bu da kirliliğin son mekânının su olması anlamına gelir. Havanın ve toprağın kirlilik bakımından zamanla kendi kendilerini yenilemeleri bir bakıma kirliliklerini suya vermelerine neden olur.

Havanın içinde bulunan katı ve sıvı tanecikler, havadan çok ağır olduklarından, çok geçmeden aşağı doğru inerek karalara ve sulara ulaşırlar. Havanın içinde bulunan gaz ve buhar halindeki kirleticilerde zamanla yağmur suları ile yeryüzünde toprak ve suya karışırlar. Bunlara örnek olarak, kükürt, azot ve karbon dioksitler verilebilir. Havaya karışan pek çok kirletici madde çok dayanıklı olmadığından, zamanla oksijen, ışık ve ultraviyole ışınlarının etkisi ile parçalanır. Daha sonra dünyada toprağa, göle, denize ve havaya inerler. Bu kirleticilerden toprağa yayılanlarda zamanla mekaniksel ve sel suları yardımı ile veya başka etkenlerin yardımı ile topraktan suya geçerler.

Su kirliliği antropojin etkiler sonucunda ortaya çıkan, kullanımı kısıtlayan veya engelleyen ve ekonomik dengeleri bozan kalite değişimleridir. Su kirliliğinin bir başka tanımı ise; su kaynağının kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi, şeklinde gözlenen ve doğrudan veya dolaylı yoldan biyolojik kaynaklarda, insan sağlığında, su ürünlerinde, su kalitesinde ve suyun diğer amaçlarla kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratacak madde ve enerji atıklarının boşaltılmasını ifade etmektedir.

a) Havadaki ve topraktaki kirletici maddeler eninde sonunda suya geçerler.

b) Dünyadaki tüm suların % 99'undan daha fazlası bir tek sistem içinde birbirine bağlı olup genel mahiyette kirlenme tehdidi altında bulunmaktadır.

c) Sularda, muazzam bir canlı varlık hazinesi, dolayısı ile gıda deposu mevcuttur. Burada vaki olabilecek bir denge bozulması bütün dünyamızdaki yaşamı ciddi ve olumsuz yönde etkiler.

d) Kirletici madde miktarı çok az olsa bile suda erimediği zaman, su üzerinde çok ince bir tabaka teşkil edince sudaki hayat önemli bir derecede etkilenebilir. Bunun nedeni atmosferden oksijen ve ısı alışverişinin zorlaşmasıdır.

Denizlerden buharlaşan sular yukarıda yoğunlaşıp yağmur halinde aşağıya düşünce pek çok pislikleri ve suda eriyen maddeleri beraberce nehirlere ve özellikle denizlere doğru sürüklerler. Bu şekilde pislikler ve kirleticiler durmadan havadan ve topraktan sulara geçerler. Karalardan sökülebilen ve sular tarafından sürüklenen taş ve topraklarda bu kirletici maddeler gibi denizlere ulaşınca bir daha eski yerlerine gidemezler. Onun içindir ki denizler bilhassa nehir ağızlarında mütemadiyen dolmakta ve karaların yüzölçümü az da olsa artmakladır. Kısacası karalardan ve atmosferden ister suda erimiş olsun, ister erimemiş olsun suya sürüklenen maddeler ve bu arada kirleticiler bir daha eski yerlerine gidemezler. Her şeyden önce yer çekimi buna manidir. Erozyon sonucunda her yıl milyonlarca ton kıymetli toprak karalardan sulara ve dolayısı ile denizlere geçer. Bir bakıma bu da önemli bir çevre sorunudur.

Dünyamız verimliliği bu yüzden gittikçe azalmaktadır. Sulara ve denizlere geçen maddeler okside edilebilir cinsten iseler (mesela organik maddeler) sudaki erimiş oksijeni yakacaklarından sudaki hayat şartlarını zorlaştırırlar. Genellikle organik maddeler oksijenle tahrip edilip zamanla parçalanırlar ve hüviyetlerini kaybedip zararsız hale gelirler.

Suda erimiş haldeki oksijen oradaki hayatın devamında büyük bir etkendir. Bir kısım organik madde çok dirençli olup uzun zaman bozulmadan kalabilirler. Bu gibi maddelerin çevre üzerindeki menfi etkileri de uzun sürer ve ekolojik sistem dengesini ciddi olarak bozabilirler. Örnek olarak petrol ürünlerinden, suda ağır olup dibe çökenler gösterilebilir.

YÜZEYSEL SULARDA KİRLETİCİ ETKİ YAPABİLECEK UNSURLAR

Suların kirlenmesi çeşitli bakımlardan canlı varlıklar için büyük önem taşır. Her şeyden önce sular çok büyük bir canlı varlıklar hazinesini barındırıyor. Bundan dolayı dünyanın en büyük gıda maddeleri deposu sulardadır. Bir an için suda hayatın son bulduğunu farz edelim. Dünyadaki canlı varlıklar zinciri kökten sarsılır. Suların kirlenmesinin bir önemli yanı da dünyamızda mevcut olan bütün suların (bazı iç deniz ve göller hariç) birbirine bağlı olup tek bir sistem teşkil etmelidir. Sürekli ve etkili bir su kirlenmesi çok uzun zaman sonra bütün dünya sularının kirlenmesine neden olabilir. Dolayısı ile sulardaki bütün hayat böyle bir durumdan olumsuz yönde etkilenebilir. Bugün suların en ciddi ve düşündürücü kirlenme şekli, petrol ve petrol ürünlerinin su üzerinde ince bir tabaka teşkil etmeleriyle meydana gelir. Denilebilir ki çevre bakımından en önemli sorun da budur. Petrol ve ürünleri her şeyden önce bol miktarda kullanılmaktadırlar. Aksine bu ve benzeri maddeler suda erimediklerinden dağılıp büyük su kitlelerinde kaybolmazlar. Aksine suyun yüzeyine yayıldıkça yayılırlar ve önlem alınmaz ise çok büyük alanları kapsarlar. Kaza sonunda suya dökülen büyük miktarlardaki petrol vs ürünlerini büyük oranda toplayabilen pek çok usuller bulunmuştur.

Enerji sektörünün su kaynaklarına etkileri

Enerji kaynağı

Su

Fosil yakıtların atıkları

Asit ve tuzlu madenden sızma, madenden sıvı atık, bol su gereği, su ile yıkama gereği depolanma yerinden su kirliliği

KÖMÜR

SOx,NOxtoz, CO2, CH4

PETROL ÜRÜNLERİ

H2S üretimi, SO4, NO4, CO4, CO3, HC2, amonyak, toz, iz elementler, CO2

Mazot, petrol ve sızıntılar ve dökülmesi

Bol su gereği

GAZ

HC emisyonu (metan), NOx, CO2, H2S ve yanma kökenli emisyon

Sıvı atıkların ortadan kaldırılması

Fosil yakıtlardan elektrik enerjisi üretimi

SO2, NO2,CO, CO2, HC, iz elementler, toz, radyonüklidler, uzun mesafe taşınma ve kirleticilerin tortusu, sera etkisi

Bol su gereği

Doğal su kaynağına sıcaklık vermesi

Uranyum yakıt döngüsü ve nükleer santralden elektrik

Radyoaktif toz, atmosfere verilen gazlı maddeler (F, NOx), noble gazı, soğutucu kulelerin yerel iklime etkisi

Maden sızıntısı

Yer altı suyu kirlenmesi

Bol su gereği

Doğal su kaynağına sıcaklık vermesi

Sıvı radyonüklidlerin emisyonu

DİĞER

SU

Büyük barajların yerel iklime etkisi

Su döngüsüne etkisi

Su kaynaklarının ve kalitesinin bozulması

Yenilenebilen enerji kaynakları

Biyomas Biyomasın yanması

Jeotermal Hava kirliliği, toz

Güneş Jeotermal

Rüzgar Hava kirliliği

Biyomasın dönüştürülmesi

Su kirliliği

Jeotermal

Bol su gereği

Yüzeysel sularda kirletici etki yapabilecek unsurlar Dünya Sağlık Örgütü'nce (WHO) sınıflandırılmıştır. Bunlar:

l.Bakteriler, Virüsler ve Diğer Hastalık Yapıcı Canlılar

Suların hijyenik açıdan kirlenmesine neden olan bu organizmalar, genellikle hastalıkla veya portör (Hastalık taşıyıcı) olan hayvan ve insanların dışkı ve idrarlarından kaynaklanır. Bulaşıcı etki ya da bu atıklarla doğrudan temasla veya atıklarının karıştığı sulardan dolaylı olarak gerçekleşir. İçme suyu temini açısından hijyenik kirlenme önemli bir sorun oluşturmaktadır.

2. Organik Maddelerden Kaynaklanan Kirlenme

Ölmüş hayvan ve bitki artıkları ile tarımsal artıkların yüzeysel sulara karışması sonucunda ortaya çıkan kirlenmedir.

3. Endüstri Atıkları

Çeşitli endüstri faaliyetleri sonucu oluşurlar ve fenol, arsenik, siyanür, krom, kadmiyum gibi toksik maddeler içerirler.

4.Yağlar ve Benzeri Maddeler

Tankerler veya boru hatlarıyla taşınan petrolün kazalar sonucunda yüzeysel sulara karışmasının yarattığı olumsuz etkiler açısından önem taşımaktadır.

5.Sentetik Deterjanlar

Sentetik Deterjanlar içerdikleri fosfatlar yüzeysel sularda titrofikosyona ve dolayısıyla ikincil kirlenmeye neden olmaktadır. Sentetik deterjanların evlerde kullanılmaya başlaması evsel atık sularının özelliğini değiştirmiş ve bu sulara endüstriyel sularda rastlanılan benzer nitelikler vermiştir.

6. Radyoaktivite

Radyoaktif kirlenme hastanelerden, araştırma kuruluşlarında ve bazı endüstri dallarından kaynaklanabilmektedir. Nükleer silah denemeleri sonucunda artan radyoaktivite, yağmur sularım da kirletmekte ve bunun sonucu olarak yüzeysel sular, radyoaktif kirlenmeye maruz kalmaktadır.

7. Zirai Mücadele İlaçları

Bunların besin zincirine girmesi ekosistemlerde önemli sorunlar yaratır.

8. Yapay Organik Kimyasal Maddeler

Bu maddelerin üretimleri giderek artmaktadır. Bu yapay maddeler yerlerini aldıkları doğal maddelere göre kirleticilik derecelerini daha fazladır.

9. İnorganik Tuzlar

Çok yüksek dozlarda kirletici olduklarından sulan içme, sulama ve bir çok endüstriyel kullanım için uygunsuz duruma getirebilirler.

10. Yapay ve Doğal Tarımsal Gübreler

Gübrelerin içerdiği azot ve fosfor, sulamadan dönen drenaj sulan ile yüzeysel sulara karışır.

11. Atık Isı

Tek geçişli soğutma suyu sistemlerine sahip termik santraller, yüzeysel sulara büyük miktarlarda atık ısı verir. Sıcaklığı da artmış sular, içme suyu kaynağı olarak uygun değillerdir.

Kaynak:(Arş.Gör. Süleyman YAMAN)

Yazar: Can BAYAT
Kimdir: 2015 yılından bu yana EMD Enerji Merkezi Danışmanlık şirketine bağlı olarak çalışmaktadır. 2016 SAÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Jeofizik Mühendisliği Yüksek Lisans mezunudur. Evli ve bir çocuk babasıdır.
| | canbayat [at] gmail |